Devleti kuranlara küfürler edilen, büstleri ve heykelleri parçalanan, meclislerinde, meydanlarında küçültülen, aşağılanan, yok sayılan bir ülke olduk.

İşin garibi buna hemen herkes seyirci kalıyor. O sözler, eylemler önemli değil. Bugüne bakalım tavrı ve siyaseti izliyorlar. Ama, doğru bir tanedir. Geçmişini bilip, sahip çıkamayanın, gelecek için edecek sözü, koyacak eylemi yoktur.

Günümüz Türkiyesi Cumhuriyet Bayramı’na nasıl giriyor?

İçeride FETÖ, PYD, PKK, dışarıda ise Suriye ve eşrafı. Herkes birbirini ihanet ile suçluyor. İktidar AK Parti, CHP’ye  her fırsatta çözüm yoluna taş koymakla itham ediyor.

Tüm siyasiler  bir birine çamur atıp duruyor. En büyük çamur ise CHP'ye atılıyor peki öylemi?

Bu yazımızda 1950’de ülkeyi CHP’den devir alan, 1960 ihtilali sonrasında ise tartışmalı biçimde idam edilen Adnan Menderes’in ülkeye 10 yıllık hizmet süresinde neden ve nasıl iyi hizmet verdiğini irdelemek istiyorum.

Daha doğrusu, kurucu meclis ile başlayarak, 1950’ye kadar ülkeyi tek başına yöneten CHP, iktidarı devir ettiğinde nasıl bir manzara bırakmıştı. Onu anlatalım.

Atatürk ve silah arkadaşları, kurucu meclisi kurarken her bölgeden temsilciyi yüce meclisin çatısı altına toplamaya gayret göstermişlerdir. O günlerde kişinin liyakati, vatana bağlılığı, bugünkü gibi lidere ve çok uluslu şirketlere bağlılığın yerini almadığından gelen her vekil, mecliste gerçekten halkın yararına çaba göstermiştir.

İmparatorluğun kötü mirasını devralmış, çorak, fabrikasız, yolsuz bir yurdu devralmış cumhuriyet kadroları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Harbi ve 1. Dünya Savaşı sebebi ile ciddi kriz içine girmiş ekonomisine rağmen borçlarını ödemiş ve geçen 27 yılda 140 ton altını hazineye koymayı başarmıştı. Tüm zaman zarfında ülkede milli devlet, milli sermaye anlayışı hüküm sürmüş, ekonomide popülist yaklaşımlardan uzak durulmuştur. Devlet başkanı ve hükümet üyeleri saraylarda ikamet yerine mütevazı konutlarda oturmuş, milletin parası har vurup harman savurulmamıştır. Bunun kanıtı olarak İsmet Paşa, iktidarı 1950'de devrederken Türkiye'nin iç ve dış borcu yoktur. Kasasında da 140 ton altın bulunmaktadır.

 Rahmetli Adnan Menderes, bu hazine ile yola çıkmış ve millete hizmeti öyle başarmıştır. Borcu olmayan, üstelik evinde kilolarca altını olan kişiye bile tüm bankalar kapılarını ardına kadar açarken, o günlerin Türkiye’sinde, dışarıdan borç bulmak hiç de zor olmamıştır. Alınan borçlarla yapılan hizmetler kuşaktan kuşağa aktarılıp, günümüz siyasetinde bile temel taşı olarak kullanılır iken o borçsuz temeli kuranları, milletin haysiyetini paradan üstün tutanları kötülemek pek de erdemli bir tavır değildir.

Şimdi bu da bir şey mi diyenler olacaktır. Karneye bağlı gıdalar ve ilaç, hastane yokluklarından bahsedilecektir. Doğrudur. Ancak, Kurtuluş Savaşı veren bir milletin, yönetim şeklini mutlakiyetten cumhuriyete dönüştürmesi de kuşaklar almıştır. Tabii olarak öncelik bireylerin mutluluğu değil, devletin bekası olmuştur.

Şimdilerde sürekli İsmet İnönü ve CHP’ye dil uzatan siyasileri gördüğümde sorasım var. İsmet İnönü son günlerine kadar bir yolsuzlukla anılmış mıdır? Şeflik etti dediğiniz bu insan Atatürk’ün silah arkadaşı ve en yakın dostu değil midir?

Siyaseti ölen ve cevap vermesi mümkün olmayan, üstelik bu memlekete faydası olmuş, tarihin de hakkını teslim ettiği şahıslar üzerinden yapmak yerine, biraz daha saygı ile yapmak bize zarar mı verir? Sanmıyorum.

İsmet İnönü kötü müdür? Zalim midir? Diktatör müdür? Sanmıyorum.

Sadece tarihin o döneminde kendisine biçilen vazifeyi, bildiği en doğru biçimde yapmıştır. Vatanseverdir. Ömrü halkın hizmetinde geçmiş önemli bir devlet adamıdır.

Tabii ki hataları olmuştur. Yanlışlara da imza atmıştır. Ancak bu durum onun bu ülkeye hizmetlerini yok saymayı da gerektirmez. Saygı ile anmaya engel sayılmaz.

3 gün sonra 29 Ekim kutlanacak  ve iyi ki Cumhuriyet var diyorsak İsmet İnönü de bu çorbada tuzu olanlardandır. Bir gruba karşı yaptıkları, onun milletini ayırmadan verdiği hizmetleri de gölgelemez.

Yanlışları doğrularını götürdü mü? Hayır.

Benim ve ekseriyetimizin inancına göre ömür bir sınavdır. Yaptıklarımız ise sadece o zamana göre bir test. Her testi değerlendirirken yanlışlar doğruları götürür. Ama çıkan sonuç sadece o testin sonucudur. Tüm hayatını ülkeye vakfeden insanları anarken, bir iki testin sonucuna göre karne okumak bana göre yanlıştır. İsmet İnönü’yü ve 27 yıl bu ülkeye hizmet veren CHP’yi de anarken bu bakışla konuşmak doğru olacaktır.

Bilelim ve anlayalım ki insanlar gibi partiler de değişir. Bugünkü CHP’yi, kurucu meclisteki CHP’nin yaptıkları ve yapmadıkları ile yargılamak doğru değildir. Kaldı ki ne CHP o CHP, ne de idarecileri Atatürk ve İsmet İnönü’dür.

Kurucu meclisin tek partisi CHP hiçbir şey yapmamış kabul edilse de bu ülkeyi yeniden var etmiş, borçsuz bir coğrafya oluşturmuş ve iş yapmak, hizmet üretmek isteyene uygun bir alan açmıştır. Bundan daha büyük hizmet olabilir mi?

Kaldı ki yapılan reform ve çabalar boşa gitmemiş, bugün bölgesinde güçlü, ekonomisi güçlü, dinamik bir ülke var olmuştur.

Kurucu meclisin tek partisi CHP ve onun ilk idarecilerine söz söylerken, bunları da göz ardı etmemek, işin ahlakı gereğidir.

 Her konuda ahlaklı olabilmek ve bugün hata yapanların kabahatini geçmişte ülkeye hizmeti geçenlere yüklemediğimiz bir ülke diliyorum.

Cumhuriyet Bayramı hepimize kutlu olsun.

Kalın sağlıcakla…

Editör: TE Bilişim