Ülkemizde ve yaşadığımız Aydın merkez ilçe Efeler’de gerek siyaset, gerekse günlük hayatta en büyük sıkıntımız, birinden aldığı bilgiyi, bire bin katarak diğerine ileten, bunu yaparken de “Seni severim. Sen benim için kıymetlisin. Benden duy istedim” gibi nazireler ile güvenilir kişi taklidi yapanlardır.

Hayatta en çok iğreti olduğum karakterlerin genel anlatımı da aslında budur. Varlıkları ile dünyada fuzuli bir yer kaplayan bu gibi kişilerden ne yazık ki çevremizde çok fazlası var.

İşte bu gibi kişileri anlatan ve aslında “nasıl olursa kıymetli insan olunur” dersini de veren bir öykümüz var. Umarım beğenirsiniz.

“İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.

Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.

Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”

Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.

Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.

İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı.

Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar, heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir.

Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir.

En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.”

İşte böyle…

Kimi insanlar, sadece popüler olmak, insanlara yaranmak ve önde olabilmek adına öyle hile ve dedikodulara başvuruyorlar ki bu öykü bile onlara az geliyor.

Ancak, her zaman dediğimiz gibi…

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az

Kalın sağlıcakla…

Editör: TE Bilişim