Aydın Barosu Çocuk Hakları ve Kadın Hakları Komisyonları son zamanlarda artan kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismar olaylarına karşı basın açıklaması düzenledi.

Aydın Adliye Sarayı önünde gerçekleştirilen açıklamada son günlerde yaşanan kadına ve çocuğa şiddet olaylarının artışına karşın gerekli mercilerin görevlerini yerine getirmesini istediler. Aydın Barosu Çocuk Hakları ve Kadın Hakları Komisyonları adına konuşan Avukat Rabia Altuntaş Çiftçi; “Hepimizin basından takip ettiği üzere son günlerde birbiri ardına yüreğimizi yakan olaylara tanık olmaktayız. Asıl vahim olan toplumda üstü kapatılan, kamuoyuna yansımayan, veya tespit edilemeyen olayların yaşandığını bilmemiz ve sayısal verilerin aslında bize bildirilenden çok daha fazla olmasıdır. Genel anlamda her toplum düzeyinde farklı şiddet türleriyle büyük acılar yaşayan çocuk ve kadınlara üzülerek şahit oluyoruz. Dünyadaki genel eğilim nedeniyle çocuk ve kadınlar okulda, sokakta bakım kurumlarında giderek artan oranda şiddete, taciz ve istismara maruz kalmaktadır. Şiddet, eşit olmayan güç ilişkisinden kaynaklanan toplumsal bir sorundur” dedi.


Kadın cinayetlerinde yüzde 440 artış


Sert hukuk kurallarının bu olayların önüne geçmekte yetersiz kaldığını ifade eden Çiftçi; “Anayasa’da, Medeni Kanunda, Türk Ceza kanununda, 6284 sayılı yasada düzenlemeler mevcut olmasına rağmen yasal düzenlemelerin, suçu önlemediğini görmekteyiz. Devletin artık giderek artan şiddet istismar olayları karşısında Anayasa’ nın 41. maddesinde düzenlenen ödevlerini, yani kadınların ve çocukların korunmasını sağlamaya yönelik suçu önleyici tedbirler almak için projeler üretmesi gerektiğini ve eğitim, özgürlük demokrasi, insan hakları, sosyal adalet, tolerans, dayanışma ilkelerine dayalı öğrenme çevreleri, siyaset modellerini oluşturmak için çalışmaları biran önce başlatması gerektiğini hususlarında gerekli uyarıyı bir kez daha yapıyoruz. Türkiye’de cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların yüzde 37’si çocuk istismarı ve son 10 yılda kadın cinayetlerinde yüzde 440 artış yaşanmıştır. 2018 yılında 440 kadın öldürüldüğü 2019 Ocak ayından bu yana 137 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne şahit olduk. Yapılan araştırmalar, şiddet eylemlerinde sosyal kültürel farklılıkların önemli bir rol oynamadığını ve kişilerin hangi kültürel katmanda olursa olsun bu tip davranışlara eğilimli olduklarını ortaya koymuştur” dedi.

“Bir an önce gerekli çalışmalar yapılmalıdır”


Günümüzde kadına ve çocuğa yapılan şiddetin meşrulaştırıldığını belirten Çiftçi; “Yargının kadına karşı şiddette caydırıcı bir tutum sergilemekten kaçınması ve siyasi iktidarı kullananların söylemlerindeki ataerkil, kadını hor gören üslup kullanması derinleşen bir problem haline dönüşmüştür. Tüm bunlar göz önüne alındığında, kişilerin toplumsal cinsiyet eğitimini erken yaşta almaları ve içselleştirmeleri, devletin bu konuyla ilgili yasal ve idari önlemleri alması gerekmektedir. Duygusal yönden destek veren, değerler öğreten aileyi, çocuğunu en iyi şekilde yetiştirebilmesi için projeler üretilmeli destek sağlanmalıdır. Demokratik kurumları güçlendirmek, yoksulluğu ve okuryazar olmamayı ortadan kaldırmak ve ulus içinde eşitsizlikleri azaltmak için politikalar ivedi şekilde üretilmelidir. Ekonomik ve sosyal eşitlik sağlanmalıdır. Kadınlar ve özellikle kız çocuklar için eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Çocuklar ve kadınların ihtiyaçları üzerine odaklanan gelişme stratejileri geliştirilmelidir. Basın ve yayın organlarının çocuğun üstün yararını esas alan yayın çizgisi izlemesinin sağlanması için denetimler arttırılmalıdır. Ancak bizler yaşanan bu olaylar karşısında Avukatlık Kanunun bize yüklediği ödevleri ve bu kapsamdaki yükümlülüklerimizi asla unutmayacağımızı açıkça bildiriyoruz. Ve artık daha fazla şiddet ve istismar vakıalarının yaşanmaması ve bu olayların önlenmesi için bir an önce gerekli çalışmaların yapılması konusunda uyarılarımızı yineliyoruz. Aydın Barosu olarak bundan önceki olayların takipçisi olduğumuz gibi bundan sonra sadece yaşanan olayların değil sorumluların Anayasal ödevlerini yerine getirmelerini sağlamak, için her türlü çalışma ve sürecin yakın takipçisi olacağımızı da saygıyla sunarız” dedi.


“Bu bataklığın kökünü kurutmamız lazım”


Bu duyarlılığı eskiden bu yana artırarak topluma gösterdiklerini ve göstermeye de devam edeceklerini ifade eden Aydın Baro Başkanı Gökhan Bozkurt; “Biz Aydın Barosuyuz, savunma makamını temsil eden avukatların örgütlü gücüyüz. Biz devlet değiliz. Buna tek başımıza bizim engel olmamız mümkün değildir, ancak biz itiraz eden bir makamdayız. Biz çocukların ve kadınların öldürülmesine, istismar edilmesine itiraz ediyoruz. Arkadaşlarımızla birlikte davaları da takip ediyoruz. Ama bu bataklığın kökünü kurutmamız azlım. Bu bataklığın kökü daha da kurutulmazsa, birileri kayırılmaya devam edilirse, bu ülke yaşanmaz bir ülke haline gelecek. Bugün birçok vatandaşımızın endişe ile ifade ettiği de budur. Biz sadece devletten, hükümetten, anayasa ve yasaların kendilerine verdiği görevi yerine getirmelerini bekliyoruz. Hiç kimse adına lütuf beklemiyoruz, rica etmiyoruz. Biz sadece Türkiye Cumhuriyeti adına anayasa ve yasaların kendilerine verdiği görevlerini yerine getirmelerini bekliyoruz” dedi.

“Bu seviyeden çıkmamız lazım”


Kadınlara yönelik cinsel istismar, cinayet ya da dayaklarda kullanılan dili de eleştiren Bozkurt; “Böyle sorunlar söz konusu olduğunda ‘O saatte şuarada ne işi vardı, şu kıyafetle niye geziyordu’ gibi ‘ama’ ile başlayıp mağduru ya da öleni suçlayan ifadeler bizi bu noktaya getirdi. Şimdi bir çocuk tecavüze uğradığında şüphelilerden bahsetmek yerine ‘annesi babası o çocuğu niye orada yalnız bırakmış’ cümlesini kurabilecek alçaklıktaki bir noktadayız. Bu seviyeden çıkmamız lazım. Bunun için açıklamada da belirtildiği üzere baştan sona bir eğitim ve ailelerin buna dahil edilmesi gerekir. Öncelikle topluluk önünde her gün konuşan siyasetçilerin nefret dilini, toplumu kamplaştıran dili, ayrıştırıcı dili bir kenara bırakmalılar. Mevlana’nın Yunus’un Yesevi’nin dilinden konuşmaları gerekir, bunu bekliyoruz” dedi.


“Görünür kılmak zorunda kalıyoruz”


Toplumun bu davaları avukatlar sayesinde gördüğünü ve avukatların görünmez kılınmak istenenin görünür kıldığını vurgulayan Bozkurt; “Bir tecavüz zanlısının tutuklanması ya da ceza alması için toplumun gözünün önüne sokmamıza gerek yok. Bu zaten mahkemelerin görevi ise yerine getirilmeli, dosyalara bakıp o şekilde yerine getirilmeli. Ama biz bugünün Türkiyesi’nde bunları görünür kılmak zorunda kalıyoruz. Görünür kılmak zorunda kalmayacağımız olayların yaşandığı bir Türkiye istiyoruz. Bunun için artık herkes üzerine düşen görevi yerine getirsin. Kadına çocuğa seç bulmakla çözüm üretilmez. Suçlu kimse onu tespit eden hukuk devleti cezasını verir ve en önemlisi infaz yasasıyla sürekli oynamazsanız. Bir suç işleyen vatandaş cezasını tıpkı kanunda yazdığı gibi çekeceğini bilir ve o zaman işte cezalar caydırıcı olur. Bir ülkede cehalet ve şiddet varsa ve bu ikisi özendiriliyor, teşvik ediliyor ve alkışlanıyor ise bu olaylar çocuklara da, kadınlara da, herkese de yönelir” dedi.

“Herkes tehlikede demektir”


Geçtiğimiz Nisan ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın korumaları tarafından darp edilen Avukat Sertuğ Sürenoğlu’nun davasına ilişkin kararı da eleştiren Bozkurt; “Bir avukat arkadaşımızın video görüntülerinden de açıkça anlaşıldığı üzere ‘bir düğün için olur mu’ cümlesi üzerine korumalardan dayak yemenin ötesinde işkence görüyor ve onlar hakkında değil de avukat hakkında işlem yapılıp ev hapsine mahkum ediliyorsa. Hukuk devleti de herkeste tehlikede demektir. Çünkü bir avukatın mağdur olduğu yerde, zanlı gibi işkenceye maruz kaldıktan sonra ev hapsine mahkum edilip görevini bile yapması engelleniyorsa, bizim haklarını savunmakla yükümlü olduğumuz vatandaşlar diri diri gömülür de biz hiçbir şey yapamayız. O yüzden herkesi görevini yapmaya bu ülkenin insanlarını korumaya davet ediyorum“ dedi.

Haber: Uğur Eser

Editör: TE Bilişim