Başımızı şöyle gökyüzüne kaldırıp baktığımız da bulutların üstünde zıplamak, pamuk şeker gibi onlardan koparıp yemek çok mu uçuk geliyor? Hatta gökyüzüne baktığımız da ayın ucunda oturup ayaklarımızı sallamayı düşünmek… Çocuk işte. Her şeyi daha güzel gören, yaratıcı, yaşadığı anı keyifli hale getiren, dünyanın en temiz varlıkları. Çok az şey bilirler belki ama yarattıkları kocaman dünyaları vardır. Nefret, kin, riya, hırstan uzak, tertemiz, masum bir dünya. “İyi çocukların dilekleri daima kabul olur”. Bir çocuğun başını sevgiyle okşamak, yüzüne sevgiyle bakmak, onun gözlerinde ki mutluluğu görüp mutlu olabilmek…

Gelecektir, umuttur çocuk olmak. Umut… Yarını düşünmez ama bir oyuncağın hayalini kurar. Oynayacağı oyunlarında. Ve kendisini buna inandırır. İyi bir çocuk olursa bunun gerçekleşeceğini düşünür. Sonuçta öyle de olur. Elbette yaşam bu kadar masum değil. Dünyaya çocuk gözüyle bakarsak her şeyi daha basite indirebilir, ulaşamayacağımız değil de gerçeğe daha yakın isteklerde bulunuyor olabiliriz. Ulaşabileceklerimizi istemek sanırım bizleri daha mutlu edecektir. Çocukların gözünden baktığımızda hayat; her zaman daha temiz, daha masum, daha güzel, kötülüklerden uzak, insanın özünü ortaya koyan bir gerçek.

Dünyaya çocukların gözünden bakmak için çocukla çocuk olmak gerekir. Sınırlarımızı genişletmeli onlarla aynı pencereden hayata bakabilmeli ve gerçekten biraz çocuk olabilmeli. Çocukların gözünden dünyayı görmek, bir masalı yaşamaktır. Her gece bir varmış bir yokmuş şeklinde başlayan masalları dinleyerek uyuyan çocuklar dünyayı nasıl kötü görebilir ki? Masallarla büyüyen çocukların dünyası da güzelliklerle, mutlu sonlarla süslenmiştir. Çocukken her şey rengârenktir. Mesela; Bir elmayı boyamasını istersin kırmızıya değil de mor renge boyar. Gülerek bakarsın ve düşünürsün. Hayallerin sonu yoktur… Çocuk gözüyle. Çocuklara hep bir şeyler öğretilmeye çalışılır. Ama bizimde onlardan öğrenmemiz gereken eksiklerimiz vardır. Sizce de öyle değil mi? Şöyle sıralayabiliriz diye düşünüyorum. Her zaman yeniliklere açık, öğrenmenin keyfini doyasıya yaşamak. Sorgusuzca güvenmek, kötülük düşünmeden sevmek. Sınırları olmayan bir düşüncenin içinde hayal kurmakla yetinmek, sonuna kadar inanmak! Yalandan gülümsemek, istemeden mutlu görünmek. Çocuklar yalnızca isterse güler, isterse ağlar hiçbir şeye zorlayamayız. Çünkü onlar gerçektir. Bizimde olmamız gereken bu, samimi ve içten olmak.

Çocukları dinleyin, söylediklerine kulak verin, değer verin, saygı gösterin, oynayın, zıplayın, dans edin… Keyfiniz kaçtığı zamanlar da çocukları izleyin ve her şeyden soyutlayın kendinizi, uzaklaşın. Çocukların dünyasında kaybolun. Şöyle bir düşünsenize içinde kahve olmayan bir fincandan kahve içip, boş bir tabaktan hayali misafirlerine yemek sunan onlarla sohbet eden ve “ mmm çok güzel olmuş ellerine sağlık canım” diye misafirini konuşturan sonra da “ Ne demek! Afiyet olsun tatlım” şeklinde cevap veren bir masumiyet dünyaya nasıl bakabilir? Bizler de bu masumiyetle bakarsak dünyaya kat kat güzelleşecektir.

Çocukken hep büyümek, büyüdükten sonra da hep çocuk olmak isteriz. Bu düzen değişmez. Ancak masumiyetlerine inandığımız çocukların gözünden dünyaya bakmak her zaman farklı olacaktır. Geçmişimize şöyle bir dönüp baktığımız da hayatımızın en güzel hatıraları çocukluğumuz da saklı değil mi? Cevabınızın evet olduğunu duyar gibiyim. Öyleyse o çocuğu hiçbir zaman içimizden söküp atmayalım. Kötü günlerimizde sığınacağımız bir temelimiz olsun. İnanıp güveneceğimiz, hayal kurmak istediğimizde yanımızda olacak, cesaret bulmamızı sağlayan bir çocuk.

Haydi, çocuklar, çocuk kalanlar, içindeki çocuğu yaşatanlar, dünyaya çocuk masumiyetiyle bakanlar “ iyi çocukların dileği daima kabul olur”. Bayram coşkusuyla daima çocuk gözlerle bakmaya çalışalım ki dünya daha yaşanası ve renkli bir yer olsun!

SEVGİLERİMLE…

Editör: TE Bilişim