Aslında bugün cemaat ve takkeler üzerine yalan dolu gerçek bir hikaye kaleme almıştım. Ancak biraz erteledim o yazımı. Bu günlük sevdiğim bir hikaye paylaşayım istedim sizinle.

Gün geçmiyor ki bir yalan rüzgarı esmesin.

Bunu sokaktaki sade vatandaştan, halka mal olmuş kurumların yöneticilerine varana kadar her yerde görmekteyiz.

Peki, nedir bu yalan furyası?

İsteyen istediğini alamayınca, lafı tükenip haksızlığı ortaya çıkınca susmak ya da doğrusunu anlatmak yerine neden yalana başvururlar.

Unutulmamalıdır ki gün gelir gerçekler ortaya çıkar.

O gün geldiğinde utanıp sıkılmamak için, zor da olsa doğruyu söylemek, aslında en güzel davranış şeklidir. Karşınızdaki düzenbazların bin bir türlü hile ve desisesine rağmen doğruyu söyleyebiliyorsanız ya da “yalan söylüyorsun” demelerine mani olacak kadar düzgün durabiliyorsanız, mutluluğu yakalayanlardansınız.

Bu hale çok uygun bir öykümüz var.

Okuyalım, anlayalım, aktaralım…

***

Vakitlerden bir vakit padişah, çağırmış tellalları, “Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!” diyerek ilanını halka duyurma emri vermiş.

Yalan güzel bir şey değil; ama padişah bu ilanla zeka testi yapacakmış. Yarışma zamanı gelince padişah, katılanları teker teker huzuruna çağırmış.

Biri, kendinden emin bir şekilde yalanını söylemiş: “Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.”.

Padişah: “Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabi!”.

İkinci yarışmacı, “Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar.” demiş demesine; ama padişah buna, “Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Tac da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Tac kimin kafasındaysa kral odur tabii!” cevabını vererek bunun yalan olmayacağını ifade etmiş.

Bir başka yarışmacı da, “Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!” diyerek yalanını ortaya koymuş. Amma velâkin padişah, buna da bir cevap vermiş: “Senin ok, bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce ok, takılacak yer bulamayıp yere düşmüştür.”

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha “Bu yalandır!” dedirtememiş. Ancak son yarışmacı hariç.

Son yarışmacı: “Padişahım, siz benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştınız. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır derseniz ödülümü veriniz. Yok, bu dediğim yalan değilse o zaman borcunuzu ödeyiniz!”.

İşte böyle…

Yalan söylemek ahmakların işidir. Zeki insanlar yalan söylemezler. Çünkü doğruyu söylemenin binlerce yolunu bilirler.

Siz siz olun, mesnetsiz itiraflar ile sağa sola sallayan yalancılara bu öyküyü anlatın ki ne olduklarını anlasınlar.

Kalın sağlıcakla…

Editör: TE Bilişim